Cansu Yıldıran’ın (İstanbul, 1996) sanatı, “yuva” kavramına yönelik ısrarlı ve tutkulu bir arayış olarak değerlendirilebilir. Bu arayışın durakları bir beden, bir mekân, bir duygu, dostlar ya da bir topluluk olabilir.
Yıldıran, çeşitli hikâyeleri belgeler ya da sahneye koyarken, ritüelleri görsel sanatlar aracılığıyla anlatıyor ve kişisel deneyimlerinden ilham alarak alternatif tarihlere odaklanıyor. Hikâyeleri kişisel bağlantılardan ve kaygılardan yola çıksa da, sosyal hareketler, kolektif bellek ve sözlü tarihten besleniyor ve uzun yıllara yayılarak katmanlar kazanıyor. Sanatçı, geçmiş, şimdi ve geleceği görsel sanatlar aracılığıyla aktarmanın yollarını keşfederken, onlara yeni anlamlar kazandırmaya da çalışıyor. Fotoğraf ile heykelin birleştiği heykelsi üretimleriyle, yalnızca görsel değil, aynı zamanda fiziksel olarak da geçmişin izlerini çağrıştırıyor.